
Kocaeli Üniversitesi Sanat ve Bilim Fakültesi Biyoloji Bölümü Profesörü. Doktor Halim Aytekin Ergül, biyolojik çeşitlilik alanındaki uzun vadeli çalışmaları da dahil olmak üzere “Biyolojik Çeşitlilik, Sürdürülebilirlik ve Kocaeli” başlıklı makalesini yayınladı. Makalesinde, sanayileşme sürecinde dünya tarafından ifade edilen değişikliklerden bahsetti. “Sürdürülebilir kalkınma” kavramının Doktor Ergül, “sürdürülebilir yaşam” kavramı ile değiştirildiğini, diğer yaşam koşullarının yaşam koşullarının sürekliliği için insan yaşamı koşullarının sürekli olarak yapılması gerektiğini söyledi.
Daha fazla karbon emisyonu yapan ülkelerin buluşması gerektiğinin altını çizmek. Doktor Ergül dedi ki:
“Dünyada, özellikle ABD’de, özellikle Çin’de geliştirilen ülkeler bu emisyonları sınırlamaya direniyor. Son zamanlarda, Trump’ın İklim Değişikliği Anlaşması’nın hükümlerine saygı göstermeye çok istekli olmayan açıklamalarının beyanlarından anlıyoruz. Bu nedenle, bu tek bir şehrin, ülkenin çözebileceği sorun değildir; Tüm ülkeler, özellikle de karbon emisyonları yapan ülkeler toplanmalıdır. Önümüzdeki birkaç gün içinde, bu sorunlarla ilgili sorunların dünya gündeminde varlığını sürdüreceğini görüyoruz. Tarihsel kalkınma sürecinde yapılan toplantıların hem sonuçlarının hem de ülkelerin geldiği yeri vurgulamaya çalışan bir metin yazmaya çalıştım.
‘Dünya figürü değil’
Dünyada benzeri görülmemiş bir atmosferik karbondioksit olduğunu ve giderek arttığını söyleyerek. Doktor Ergül şunları söyledi: “Sanayi Devrimi’nin başlangıcıyla, özellikle yeraltı kaynakları yere yükseltildi ve bu artan bir hızda gerçekleşti. Bu nedenle, bu yağ türevlerinin artmasıyla, yeraltı kömürü benzeri kaynaklardaki artış, atmosferde, özellikle karbondioksit ile “sera gazı tabakası” olarak adlandırılan bir karbondioksit tabakası, aynı zamanda su ve metan buharı gibi bir gaz tabakası. Bu katman, dünyanın yansımasından sonra güneş ışınlarının tekrar dünyaya geri dönmesine ve dolayısıyla olması gerekenden daha yüksek sıcaklıkların oluşumuna neden oldu. Sera gazlarının bu etkisi maalesef, eşi görülmemiş bir karbondioksit seviyesinin varlığı ile dünya ölçeğinde gözleniyor. Atmosferdeki miktar milyon başına yaklaşık 427’dir. Yani bu bir dünya figürü değil. Bu nedenle, sınırlı olmalılar “dedi.
Doktor Ergül karbon seviyelerini azalttığını hissetti ve “Bu karbon seviyelerini azaltmazsak, tahminler atmosferik sıcaklığın en az 2 ve maksimum 6 derece arttığını göstermektedir. Yaklaşık 2 derecelik bir artışla sınırlıysa, bugün bildiğimiz koşulları korumak mümkün olabilir, ancak 6 derecelik sıcaklık artışı, bugün bildiğimiz dünyanın kaybolması anlamına gelir. Tabii ki, bu koşullarda yaşayan canlılar hala var, ancak dünyanın bildiğimiz ve bugün bildiğimiz dünyadan çok farklı bir dünya olacağından emin olabiliriz.
‘Değeri bilmeliyiz’
Kocaeli Üniversitesi ve 4 yıllık biyolojik çeşitliliğin desteğiyle çeşitli üniversitelerin uzman öğretmenleri 2 bin 785 farklı türün çalışmasına kaydedildi. Ergül şunları söyledi: “Bakanlığımız, milli parkların genel yönü, bu çalışmayı destekledi ve çalışmanın sonunda şehrimizin zengin bir biyolojik çeşitliliğe sahip olduğunu gerçekleştirdi. Daha sonra, pelvis ölçeği üzerindeki çalışmalarımızda benzer durumlarla ve tür çeşitliliğiyle karşılaştık. Endemik türlerle dolu bir ülke olduğumuzu kolayca söyleyebilirim. Bu nedenle, doğal zenginliklerimiz çok iyi, sitede, daha fazla ve değerini bilmeliyiz. Scala del Bascino’da izleme çalışmaları ülkemizde devam ediyor. Bu bağlamda, devletimiz tarafından yapılan yatırımlar ve destekler çok iyidir. Umarım gelecekteki süreçler için aynı ciddiyetle devam edecektir.
Prof. Doktor Ergül, insanların bakteri ve mantar gibi organizmalara çok bağımlı olduklarını ve şunları söyledi: “Herhangi bir organizmanın mikro veya makro -imarans olması önemli değil, bunun dünyada sürdürülebilir yaşam zincirinin bir parçası olduğunu düşünerek hareket etmeliyiz. Örneğin, yoğurt veya peynir üretmek için bu organizmalara ihtiyacımız var. İnsan vücudundaki hücre sayısının yaklaşık yüzde 90’ı da insan vücudundadır. Bu nedenle, bu basit örnekler aynı zamanda bu canlılara bağımlı olduğumuzun bir göstergesidir. Özetle, “sürdürülebilir kalkınma” kavramının yerini “sürdürülebilir yaşam” kavramı alır. İnsanlık, diğer canlıların yaşamını sürdürmek için kişinin yaşamının deneyimlerini içerdiğinden, çevre koşulları da dahil olmak üzere çevre yaşam için uygun tutulmalıdır ”dedi.